8 Kasım 2011 Salı

Bayram Mahdumları



Yine bir bayram coşkusunu ve temposunu geride bırakıyoruz. Bayramları tatilden ziyade yorgunluğumun katlandığı zamanlar olarak algılıyorum. Bir yandan anne ve babamı mutlu etmeye çalışıyorum; öte yandan çocuklarla vakit geçirme uğraşındayım. Elbette bayramların eş dost ziyaretine gitme ve onları ağırlama tarafı da mevcut. Elde kalan yorgunluk olarak görülse de manen bir doygunluk verdiği muhakkak. Dinleneceğim zaman ancak hafta sonu olacak.

Bu bayram da geleneği bozmadım ve yakınlar, dostlar, arkadaşlar, tanıdıklar ve öğrenciler olarak gruplandırdığım hayatımda var olmuş birçok kişinin bayramını kutladım. Bunu yapabilmemi sağlayan cep telefonu operatörüme çok teşekkür ediyorum. Adını anarak reklamını yapmayacağım; zira her ay kendisine 40 tl vererek teşekkürlerimi sunuyorum. Telefon görüşmeleri için verdiği süre bir hayli fazla ve bedava smslerini de pek kullandığımı söyleyemem. Bazen karşımda oturup tv izleyen kocama mesajlar atıyorum ve o ancak ertesi gün okuyor.

Bugün bir ziyaret sebebiyle akşam saatlerinde dolmuşa binmemiz icap etti. Dolmuş şoförlerinin hala mavi, mor, kırmızı ışıkları kullandıklarını görmek ne korkunç bir fark edişti. Herkesi mavi zombiler kıvamında görüyorsunuz. Bu ışığı neden tercih ettiklerini anlamaktan çok uzağım. Sanırım çocukluk yıllarımda yaptığım uzun yolculukları anımsatıyor. Erkeklerin durmadan sigara içtiği, gece boyunca mavi, mor arasında bir renkte ışığa maruz bırakıldığımız ve gideceğimiz yere varmamız için koca bir geceyi devirmemiz gereken bitmeyen yolculuklarımız...

Yaklaşık iki yıldır çay içemiyoruz. Hayatımızdan şekeri çıkarmamızla beraber içtiğimiz yegane hayat suyumuzdan olduk. Sonra yeni bir keyif bulup ona tutunduk: Kahve. Kahve ile ilişkimizde ise basit hazırlama yöntemleri, süt tozu kullanma ihtiyacı, 3ü1 arada, 2si1 arada gibi çeşitli evreleri aşmamız gerekti. Sonunda kahve makinesine transfer olduk. Almanya'daki kuzenim sayesinde tanımış olduğum espresso kahveyi sütlü olarak hazırladığımız kahve çeşidi (Cappuccino) şimdilik favorimiz. Filtre kahve alırken "Kuru Kahveci Mehmet Efendi Mahdumları" diye bir marka var. Mahdum sözcüğü bende acıma hissi oluşturduğundan elim hep o markaya gidiyor. Halbuki acınacak bir tarafları yok. Mahdum yerine "evlat" ya da "oğulları" da yeterliymiş. Ama kahvelerini kesinlikle öneriyorum. Çok lezzetli.

Çay içtiğim zamanları ne güzel günlermiş diye özlemle yad ediyorum. Şimdi ise şekerli çaydan nefret etme, şekersiz çaydan da zevk alamama duygu durumundayım. Köpürtülmüş süt katılmış kahvenin ise bağımlısıyım.

Burada yemek tarifleri, örgü modelleri vermeye de başlasam iyi olacak. Hatta fotoğraflarını da paylaşmalıyım :)) Ama ne yalan söyleyeyim takipçi sayımın çok az kalmasını istiyorum. Mektup yazmaktan daha keyifli bir uğraş. Kimlerin sizi okuduğunu hiç bilmiyorsunuz. Çok umrunuzda da olmuyor. Hayali okuyucular düşlüyorsunuz. Kalıplara dökmüyorsunuz. Beklenti barındırmıyorsunuz. Ne güzel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder