Ekim ayında hiçbir şey yazmadığımı fark ettim. Ay henüz bitmemişken bloguma not düşeyim istedim. Ne de olsa adımız "Alesta-Not Defterim". Notların kusuru olmaz. Hikâye yazdığımı iddia etmiyorum, şiirlerimi paylaşmıyorum. Ötede beride durmasındansa burada kalsınlar istiyorum. Ulaşabileyim, sevdiğim insanlar da bana ulaşabilsin. Tanımayanlar ise şöyle bir bakıp gitsin, kalsınlar isterlerse, her neyse...
Derdimi anlattığım insanlar çoğaldıkça yazmalarım azaldı. Anlatmaktan kastım yazmak elbette. Şu sıralar yazmak dışında konuşmayı ya da okumayı da planlıyorum. Yakında sevdiğim metinleri seslendirip blogumda paylaşacağım. Elbette eleştirme hakkı olacak dostlarımın. Bu da önemsiz haberim olsun.
Bir haftadır aralıksız Turgut Uyar okumaları gerçekleştiriyorum. Şiire bir dargın bir barışık tavrım söz konusu. Bunu büyük oranda Turgut Uyar'la aşmış bulunuyorum. Öyle ki aylarca İkinci Yeni okumaları yapabilirim. Edip Cansever 2. durağım olacak. Notlar alarak şiirleri okuyorum ve bu durum bir hayli vaktimi alıyor. İşin en güzel yanı mesleğimin notlarımı paylaşmaya, aklımdakileri aktarmaya imkan veriyor oluşu. Bazen beni anlamadıklarını düşünsem de etkilendikleri bir cümlenin olduğunu görmek çok keyifli oluyor. Özellikle İkinci Yeni'yi anlamaktan çok uzaklar. İstiyorlar ki hissettikleri her şey net bir biçimde ortaya konsun. Onlara düşünecek, hayal edecek hiçbir alan bırakılmasın. Söz oyunlarını içermesin. "Göğe Bakma Durağı"nı okuduğunuzda takıldıkları tek nokta, "göğe bakalım" oluyor. Onun dışındaki her kelime manasız. Anlayacakları zamanlar için alt yapı oluşturmak da güzel. Biliyorum ki bir kısmı bir süre sonra beni çok iyi anlayacak. Henüz erken ama. Çok küçük değiller bu arada, ilkokula gittiklerini düşünmeyin. Bahsettiğim öğrenciler 12. sınıfa gidiyor. Yani 17-19 yaş aralığındalar. "Ama"lar bitmiyor.
Notos'un "Ütopya ve Distopya" sayısını da bu ay içerisinde bitirdim. Bu sayı çok uzak olduğum bir kavramla tanıştırdı beni: distopya. En çok da distopya hakkında yazılmış metinlere yer verilmiş.
Bir de 14 Ekim doğum günümdü. Çok güzel geçti. Ömrümün en güzel mesajlarını aldım. Samimi yazan insanların hep mesajlarla gelmesi tesadüf müdür?
Sevgili Konserve Ruhlar'a gönderdiği güzel kitaplar ve yanımdan hiç ayırmadığım defter için tekrar teşekkür etmek istiyorum. 2012 yılının en güzel hediyesi seninle tanışmış olmaktı sevgili arkadaşım.
Şarkılarla aramı düzeltmeye çalışırken gönderdiği güzel eserler kadar olmasa da ben de kendisine bir şarkı armağan etmek istiyorum.
Bu güzel şarkıyı başka bir yerde daha paylaşmıştın ve ben o günden beri sürekli bu parçayı dinliyorum!Burada da armağan etmenle beraber yine dinleme krizine girdim:)2012 hayatımda büyük değişikliklerin olduğu bir yıl.En güzeli de senin gibi güzel dostlar kazanmak oldu.Yazmak,okumak,paylaşmak,anlatmak...yeni şeyler kattık birbirimize.Ne mutlu bize ki böyle an'lara sahibiz.Kimsenin anlayamacağı bir bağ var aramızda.Kimsenin anlaması çok da umrumuzda değil zaten...Senin varlığına şahit olan bu güzel Ekim ayı ölümsüz oldu böylece...
YanıtlaSil