"Karaduygu"nun kadim manasını keşfetmeye hazır olun.Doğan Kitap'tan çıkan "Karaduygun"u Ankara'nın münasebetsiz bir hafta sonunda, beni en fazla mutlu eden kitapçısından aldım. Hikâyeciliği,özellikle "Sandık Lekesi" hakkında detaylı bilgi sahibi olduğum Sema Kaygusuz'un, en sevdiğim şairlerden olan Birhan Keskin'le dostluğuna dair hiçbir bilgim yoktu. Kitabın en fazla Birhan Keskin adına yazılmış olmasıyla ilgileniyordum. Basım ve dağıtım aşamalarını internetten pür dikkat takip ettiğim ender kitaplardan biri oldu.
113 sayfalık kısacık bir kitap Karaduygun. İki yoldan ilerliyor. Birhan Keskin'in gölgelenmiş/deşilmemiş/biraz kurgulanmış hayatı birinci yolken, diğer yol kısa hikâyelerden oluşuyor. Birhan Keskin'in hayatını ifşa etmez yazar. Annesi ve iki komşusunun ötesine gitmez. Hele Yasemin karakterinin gerçek mi kurgu mu olduğunu anlamak güçtür. Neredeyse hikâyelere geçiş aracıdır Birhan Keskin. Belki de öyküler Birhan Keskin'i deşer. Kestirmek güç.
Kitabı okurken beni en fazla etkileyen kısmı öyküler oldu. Okuma amacım Birhan Keskin iken hikâyelere ve Sema Kaygusuz'un diline hayran kaldım. Betimleme ve gözlem gücü, düş gücünün ötesine geçmiş. Gerçekçi bir yazardan adım adım takip ediyorsunuz olayı. Bazen gülümseyip, çokça kederleniyorsunuz. Gereksiz anlatılarda boğulmuyorsunuz. Mekan olarak İstanbul'u ruhunuzda duyarken Musa Anter, Zühal ve Ezel'in öykülerinde Anadolu'yu tura çıkıyorsunuz.
Kitapta dikkatimi çeken en önemli husus "ses" oldu. Bir kitap "ses"i ancak bu şekilde duyurabilir diye düşündüm. Duyulardan merkeze oturtulan "ses" hatta "gürültü" olmuş. Birhan Keskin'in huzursuzluğunun odak noktasında da "gürültü" var.
Alıntıladığım bölüm yazarın "keder ve hüzün" karşılaştırmasından kısa bir bölüm. Kederden ve kederlilerden yana tavır aldığını hissettiğim yazar, hüzne haksızlık etmiş bence. Elbette mana itibariyle anlamdaş olmadıklarını düşünüyorum. Fakat "hüzün" asla olumsuz bir söz değil. Yine de karşılaştırma güzel. Sema Kaygusuz hayran olunacak bir dil işçisi. Öyle pürüzsüz ve naif ki hiç zorlanmadan büyülenerek okudum.
Son olarak "karaduygu" kelimesinin manasını merak edenlerin meraklarını giderelim. Karaduygu Anadolu'da melankoli ile eş anlamda kullanılan bir sözcükmüş. Karaduygu, hüzün, keder, melankoli... Yazar hüznü çıkarırdı bu sıralamadan eminim.
Hüzün, dünyaya kendi güvenlik telaşıyla bakan, a'dan z'ye dünyevileşmiş insanların iç burkuntusu, keder ise onlardan geriye kalan yoksulların, dışlananların, katliamdan sağ kalanların, sürülenlerin, travestilerin, göçmenlerin, sakatların, transeksüellerin, sömürülenlerin, aşkını ilan eden eşcinsellerin, has sanatçıların, işkenceden kurtulup mülteciliğe sürüklenenlerin niteliğine işleyen feci bir deneyimdir.
Hüzünlülerin çoğu dünyadan ödü kopan bencil çocuklar yetiştirip bencilliği yavrularlar; keder sınıfındakilerse onların çocuklarına hayatı öğretirler.Bazı hüzünlüler atalarının eksik bıraktıklarını tamamlayıp tamamlamadıkları kaygısıyla kıvranırken, kederliler üç kuşaktan öteye gidemezler. Ataları kayıptır.
Hüzünlüler kendilerinden utanmadan başkalarından tiksinebilirler. Kederliler tiksinmeye gönül indiremeyecek denli kirletilmişlerdir zaten. Gelin görün ki haset ve imrenmenin iç içe geçtiği bulanık duygularla hüzün sınıfıyla derin bağlar kurarlar. Kederlilerin birçoğu kölece bir boyun eğişle en çok hüzünlüler tarafından oyalanmak isterler. Sanırlar ki keder hüzne temas ettiğinde her şey dile gelip yeryuvarlağını dolaşacak. Oysa hüzünlüler dinler sadece, hanım/efendice bir itidalle dinlediklerini yutup yaşlanma korkularına, can sıkıntılarına ve bunun gibi bir dizi loş duyguya geri dönerler. Onlar sadece kibarca üzüntü duyarlar.
Kederliler ise fenalık karşısında acı çekerler. Her iki sınıf da oldukça utangaçtır. Hüzünlülerin çoğunun utangaçlığı görgüden doğar, kederlilerinki ise eziklikten.Hüzünlüler lafı gediğine koyar, kederliler küfreder.Hüzünlülerin kahramanları vardır, kederliler birbirleri için kahramanlık ederler.
(Sema Kaygusuz "Karaduygun" Doğan Kitap Mart-2012 sayfa:72-73.)
Bir günde bitti bu kitap.Öylesine ararken sizin sayfanızla karşılaştım.Sema kaygusuz'un ilk okuduğum kitabı,dili benim için çok etkileyiciydi,bazı sözcüklerin anlamlarına sözlükten bakma gereği duydum,bu da çok hoşuma gitti,ne zamandır sözlüğe bakarak kitap okumamıştım.Terzi kadın,bölmeyi bilmeyen kız ve bal yiyen çocuk öyküleri çok etkileyiciydi benim için.Neden bilmem züleyha'yı anlattığı öykü ile bala tutulan çocuğun ve berberin cinsiyetlerini değiştirerek düşündüm.Bölüşmeyi bilmeyen erkek yeğen ve amca,bala tutkun kız ve kadın berber.
YanıtlaSilÖyküler kimi yerinde Nazlı Eray'ı kimi yerinde Latife Tekin'i kimi yerinde de Ayla kutlu'yu aklıma getirdi.Bilge kadın yazarlara gencecik bir yazar daha eklenmiş oldu yani dağarcığıma.Hakettiği değeri fazlasıyla aldığını görüyordur umarım.İki kelimeyi çakıştırıp yazanların çok satmasına ben de diyecek bir şey bulamıyorum.
Sema Kaygusuz'u Twitter ve facebook üzerinden takip etmeniz mümkün. Sosyal paylaşım sitelerini etkin olarak kullanıyor yazar. Genç bir yazar olmasına rağmen dili kullanışındaki estetik gerçekten büyüleyici.
YanıtlaSilBu açıklayıcı, detaylı yorumunuz için teşekkür ederim.
Merhaba
YanıtlaSilYazını zevkle okudum. Ankara'nın münasebetsiz bir hafta sonunda, Seni en fazla mutlu eden kitapçısı neresi? :) Ankara önerilerine her zaman açığım.
Ben de kitabı bitirmek üzereyim, hislerimiz benziyor. Şu eleştiriyi okudun mu? http://www.sabitfikir.com/elestiri/dunyanin-ugultusu/ Ömer Türkeş'in dikkat çektiği konu hakkında fikrini merak ettim.
Mutlu haftalar!
Merhaba,
YanıtlaSilYazılanlara katılmamak elde değil(daha önce okumuştum), "Karaduygun" hep "Birhan Keskin"in biyografisi, onun hayatına dair detayları içeren bir roman, anlatı gibi sunulmuştu. Kitabı okuyunca hiç öyle olmadığıyla karşılaşıyor okuyucu. Dolayısıyla yanlış bir beklentiye yol açtığı tespiti çok yerinde.
Yazıda bahsettiğim kitapçı "Dost"tu (Kızılay, Karanfil Sokak, orada saatlerimi harcayabilirim. :)
Görüşmek üzere.