23 Şubat 2012 Perşembe

Adele/ Set Fire To The Rain

Bugünlerde durmadan dinlediğim tek şarkı. Şarkıyı dinlemek bende saplantılı bir hal aldı. Sözlerinde bana hitap eden -zaten anladığım da yok- hiçbir sözcük olmamasına rağmen, bu görüntüler eşliğinde dinlediğimde düşüyor, yükseliyor, tekrar düşüyor ve son olarak yeniden yükseliyorum. Videodaki ışıklandırma gibi dorukta bir vecd hali yaşıyorum. Müziğin tıpkı edebiyat gibi sakinleştirici, delirtici, vurucu tarafları mevcut. Adele de hepsini bulmak mümkün.

16 Şubat 2012 Perşembe

Demet Evgar/ Bu Şarkıyı Dinliyorsan

Ah ne güzel bir şarkısın sen!
İşyerinden blogumu takip eden sevgili kocama :)


14 Şubat 2012 Salı

2012 Dünya Öykü Günü Bildirisi - İnci Aral

 

2012 Dünya Öykü Günü Bildirisi

Öykü Işıktır.

İlk günden bu yana insan, kendi serüvenini kaydetme ve geleceğe bırakma arzusu duydu. Sesleri, işaretleri müziğe, büyüyü oyuna, tanrıları yontuya, renk ve biçimleri nakışa, deneyimini yaratıcılığıyla sanata dönüştürdü.

Duygu ve düşüncelerini, hayallerini, varoluş mücadelesini, tüm hallerini, sözden yazıya, çağlar boyu dilden dile aktardı, sessizliği söze, somutu soyuta, olağanı olağanüstüne taşıdı. Masallar, destanlar, mitler ve öykülerle insanlığın ortak belleğini oluşturdu.

Öykü, ilk saf anlatıdır. Ortak belleğin yankısı, insan aklı ve sezgilerinin alçak gönüllü ama coşkulu dilidir. Kalbin iyiliğiyle, aşkla, zihnin imgeleriyle canlanır. Yaşamın genişlik ve devingenliği içinde, hiç bıkmadan yeni, özgün ve güzel sözü ararken fark edilmeyenin peşinden gider. Gücünü derinliğinden, keşiflere uygunluğundan, sınırsızlığını dilinin insani özle yoğrulmuş oluşundan alır.

Öykü şifre çözmez, ulaşmaz. Tözünü* korumak için incelikle direnir. Kimi zaman yaşamsal bir tepki, kimi zaman huzursuzluk ya da küçücük bir mutsuzluktur. Açık bırakılmış bir kapı, bir haklılık çığlığıdır.

Bütün sahici ve derin öyküler insanı, yaşamın olmazlıkları için gücendirir ve sınırları genişletme arzusu duyururlar. Her benzersiz öykü, insanın çileli ama görkemli varoluşuna karanlıkta kalanı görünür kılan bir çakımlık ışık düşürür.
Işığınız sürekli, Dünya Öykü Gününüz kutlu olsun!

İnci Aral
* Töz: Asıl, cevher

12 Şubat 2012 Pazar

Bi'Cumartesi

Cumartesi gecelerinin söylenen sözlerden ve yapılan eylemlerden pişman olunma gibi bir özelliği mevcut zannımca. Bu nedenle susmak gerekli! Kafayı fazla yormadan, ülke kurtarma heveslerine bürünmeden, okunan kitabın cümlelerinin peşine düşmeden geceyi dinlenmeye, belki izlemeye ayırmak gerekiyor.

Kendimize tavsiye vermekten korkmayalım. Tavsiyelere uymaktan korkabiliriz ama. Bizi biz olmaktan çıkaracak herkesten ve her şeyden uzaklaşalım. Yaklaştırmayalım kıyımıza bile. Ders çalışanlara kolaylıklar dileyelim dilemesine de birazcık da ilgi bekleyelim sevdiğimizden.

Şarkılar dinleyip armağan edelim cumartesi gecesine. Pişman olmak iyidir!

[Bugünlerde şubata dair dilimdeki ve aklımdaki sözler Birhan Keskin'e ait. Onun şiiriyle doluyum.]

8 Şubat 2012 Çarşamba

Med-Cezir

Edebiyatın özünde kişiyi iyileştiren bir şifacılık mevcut. Yaralarımın kabuk bağlamasını, zamanla yok olmasını edebiyata borçluyum. Onu sadece bir sanat dalı ya da bir görev belki bir iş olarak görmüyorum. Bir fayda da beklemiyorum kendisinden. Elbette benim de bir faydam yok ona. Yine de sağaltma gücünün oldukça yüksek olduğunu düşünüyorum.

Bir yazar değilim. Hiçbir zaman da olmadım. Fakat nitelikli bir okurum. Okumalarımı gerçekleştirirken ihtiyacım olan tek şey biraz daha zaman. Zamanımın kısıtlı oluşu, okuyacağım eserleri de doğru seçme zorunluluğunu getiriyor. Doğru sözcüğü burada alabildiğine öznel. Benim doğrularım, sevdiğim yazarlar, okumayı istediğim kendime has oluşturduğum liste. Yıllar önce okunmuş bir yapıtın yeniden hatırlanması, yeni çıkan bir yığın kitaptan en sevileninin seçilmesi, klâsik eserler içinde ruhuma en yakın bulduğum yazarı okuyuşum gibi.

Okumak için gereken ilk duygu bence haz. Seçtiğimiz tüm kitaplar bizim öznel listemizde yer alır. Tavsiyelerle hareket etsek de haz aldığımız yazarlar baş köşededir. Eğer okumak bize bir doygunluk, tatmin oluş getiriyorsa, keyif vermeyi bir kenara bırakıyorum heyecan ve haz duyuyorsak bir daha kopamayacağımız bir alışkanlık edinmişiz demektir. Kitap ve ihtiyaç sözcükleri hayatımızda yerini almışsa sorun kalmamıştır.

Edebiyatın sağaltma özelliğinden girip, okumanın faydalarından çıksam da bu aralar satır aralarında dolaşmamdandır bu. Bazen fena halde takılı kalıyorum iki satırın arasına. Keşke sadece satırları okusam. Aralarda dolaşmadan, yan yollara sapmadan. Bu da edebiyatın tuzağı işte. Bize görüneni vermek yerine gizlenenleri bulmamızı istiyor.Herkes kendi gizinin peşinde. Yazanın bile haberi olmuyor yüklenen anlamlardan.

Ne güzel.