16 Kasım 2011 Çarşamba

Değişir mi bir hayat, bir kitaptan sonra?

Acımın derinliğinde, benim için artakalan hiçbir şey yok. Yalnızlığımı algılamamın gururu bile.
                                       Tezer Özlü/Yaşamın Ucuna Yolculuk (sf:14)
"Bir kitap okudum ve hayatım değişti." diyor, Yeni Hayat'ta Orhan Pamuk. Bir an durup düşünüyorum: "Benim hayatımda var mı böyle bir kitap?" Bu kadar uzun düşünmem olmadığı anlamına gelse de, hayatıma dokunan, yönümü değiştiren, raydan çıkaran, ufkumu genişleten ve çok sevdiğim kitaplar yaşamımın her döneminde oldu.

Pek çok kişiyi etkilemediğini üzüntüyle görsem de Goethe'nin "Genç Werther'in Acıları" beni derinden etkilemiş bir romandır. Tüm lise hayatım boyunca mektup yazdığım ve akabinde cevap aldığım, şimdi nasıl bir hayat sürdüğü hakkında en ufak bir fikrimin olmadığı bir arkadaşım vardı. Genç Werther oydu. Bense onu dinleyen ve acısına ortak olan Willhelm'dım. Romanı okuduğum sıralarda ona mektup yazmayı bırakmıştım. Günlerce etkisini üzerimden atamadım. Roman kadar roman hakkındaki şehir efsanelerinin de büyüsüne kapılmıştım. Gerçek miydi yazılanlar, uydurma mıydı? Bilmiyorum ama ben sonuna kadar hak veriyordum. Söylenenlere yürekten inanıyordum. Roman hakkındaki söyletilerden biri, romanın Almanya'da genç erkeklerin intiharlarının müsebbibi olarak görülmesiydi. Hatta intihar eden gençler tıpkı Werther gibi mavi frak ve sarı yelek giyerek intihar ediyormuş. Bulaşıcı bir hastalık gibi roman uğradığı her durakta intihar vak'alarını arttırıyormuş. Bu nedenle Almanya, İngiltere ve Fransa'da yasaklanmış. Umutsuz aşıklar ve imkansız aşklar...

Hayatımdaki herkese, kutsal bir kitabı okutur gibi romanı okutma çabasındaydım. Sahip olduğum en değerli kitaptı o günlerde. Görsel hafızam berbattır; fakat kitabı çok net hatırlıyorum.Öteki Yayınları'ndan çıkmış kitabın, kahverengi bir kapağı vardı. Kapağında çerçeve içine alınmış yazmaya koyulduğunu gördüğümüz aşığımız Werther. Kitabımı en son kime verdim hiç hatırlamıyorum. Geri gelmedi gençliğimin en değerli kitabı. Ama yıllar geçse, öğrencilerim işkence gibi görse de hala her yıl onu okuma listesine alırım.

Hayatımı değiştirmiş bir diğer kitap Tezer Özlü'ye ait. Bahsettiğim kitabı roman türünde olsa da öyküseverliğimi ona borçluyum. Son dönem öykü yazarlarını onu okumaya başladığımda tanıdım: Ferit Edgü, Demir Özlü, Leyla Erbil, Adalet Ağaoğlu, Sabahattin Ali...

Usumda depremlere neden olan bir yazardı Tezer Özlü. O, Yaşamın Ucuna Yolculuk adını verdiği romanında, sevdiği üç yazarın (Kafka, Pavese, Svevo) izini sürerken ben onun peşinden gidiyordum. Bu arada Pavese ve Kafka'nın da hayranı oluverdim. Tüm kitaplarını okudum. Yıllar sonra fark ettim ki varoluşçu bir yanım vardı. Bunalımı ve bunalım edebiyatını seviyordum. Kalabalıklar içinde huzursuzdum. Mutlu olduğum anlar kendimi hapsetmekten bıkmadığım küçük dünyamdı. Dış dünyaya açılmaktan delice korkarken, küçücük dünyamın eksilmesine de tahammül edemiyordum. Varoluşçular kadar yalnız değildim ve onlar kadar sevmiyordum yalnızlığı; fakat özümü ortaya çıkarmama engel olan dış dünya çıkmaz bir sokaktı. Hayat çoğu zaman anlamsızdı.

İntihar etmeyi yaşamımın hiçbir döneminde düşünmemiş olsam da intihar eden ya da intiharın izinden giden yazarlara hep sempati duydum. Hiçbir zaman onun gibi olmayacağımı bilsem de Tezer Özlü, sıradışı hayatıyla kahramanımdı.Virginia Woolf, Sylvia Plath, Pavese yaşamdan vazgeçişleriyle ve bu vazgeçişleri tüm samimiyetleriyle kaleme almalarıyla bakış açımı değiştirenler listesindeydiler.

Şöyle bir bakıyorum da hafızamda kalan en çok etkilendiğim kitapların merkezinde hep "acı" gizliymiş. Hüznü ve hüznü anlatan insanları hep sevmişimdir. En Doğulu tarafım bu sanırım.

Geçen seneden beri merkez kaymasına uğradım. Manasız gibi görünen, serbest çağrışımın olduğu, espriden ödün varmeyen yeni nesil edebiyatçıları sever oldum. Şu an için bir Oğuz Atay (Korkuyu Beklerken ve Tutunamayanlar hakkında ayrıca yazacaklarım var), bir Tezer Özlü kadar etkilemeseler de beni,  metinlerini büyük bir haz alarak okuyorum ve takip ediyorum. Hala yaşıyor olmalarından, yazınımıza dergilerde, edebiyat sitelerinde, söyleşilerde renk katmalarından ayrıca etkileniyorum. Takip etmekten sıkılmayacağım bu güzel adamlar içinde en fazla etkilendiğim kitap; Murat Menteş'e ait. "Dublörün Dilemması" ile yeni bir kahramana sahip oldum. Zeki, aşık, sıkı dostlara sahip bir albino olan Nuh Tufan. Emrah Serbes, Alper Canıgüz, Murat Uyurkulak okudukça kafalarına hayran kaldığım diğer isimler.

Bende izler bırakan kitap sayısı oldukça fazla. Birini ötekine tercih edemiyorum. Anlatmayı seçtiğim kitaplar en derinleri, en değiştirenleri falan değil. Bugün yazmayı seçtiklerimdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder